Üniversiteyi Kazanan Öğrencilere Tavsiyeler

30 Mart 2009 Pazartesi |

Üniversiteyi Kazanan Yeni Öğrenciler Kendilerini Yeni Döneme Hazırlamalıdır



ÖSS sonucuna göre üniversiteye yerleştirilen yeni üniversite öğrencilerini kutluyor ve üniversite hayatına hoş geldiniz diyorum. Üniversitelerimizde ne üniversite tarihi ve kültürünün tanıtımı, ne de üniversiteye uyum programının uygulanmadığı bilinmektedir. Yine öğrencilerimizin çoğunluğunun da üniversite okuyacak düzeyde lise eğitiminde yeteli olgunluğa erişmediği bilinmektedir. Uyum programları veya üniversite ortamına hazırlık süreçleri uygulanamadığı için üniversite atmosferi ve üniversitelik bilinci öğrenci öğrencinin kafasında yeterince
gelişmiyor. Bütün bunların sonucunda doğal olarak üniversite lisenin bir devamı gibi algılanıyor ve sonuna kadar da böyle devam ediyor. Üniversite hayatını yakından izleyen ve üniversitelilik bilincinin yeterince gelişmediği ülkemizde öğrencilerimizin başlangıçta kendilerini yeni döneme
nasıl hazırlamaları gerektiği konusunda, kendilerine ileride büyük yarar sağlayacağını düşündüğüm bazı tespitlerim ve önerilerim olacaktır.
Öğrenci Üniversitenin Ne Olduğunu Bilmiyor
Bugüne kadarki hocalık tecrübeme göre öğrencilerimizin geneli “üniversiteyi tanımıyor”. Öğrencilerin çoğunluğu üniversite nedir, üniversite öğrencisinin rolü nedir? Üniversite öğrencilerinden toplum ne bekliyor?


Üniversite gençliği üniversitelilik bilinci ile dünyadaki ve ülkedeki gelişmeler karşısında nasıl davranmalı? bu ve benzeri daha bir çok soruyu öğrencilerin kendi kendilerine sormaları ve üniversite tarihini öğrenerek kendilerini geliştirmeleri yararlı olacaktır.

Üniversite Ortamı Yalnız Meslek Öğrenilen Yer Değildir
Öğrencilerimiz üniversiteyi bir meslek edinme aracı olarak görüyor. Ders işleme anlayışı da lisenin bir devamı olarak algılanıyor. Bu anlayış öğrencide yaşama faklı bir bakış açısı ile bakma konusunda yeni bir heyecan, aşk ve isteklendirme yaratmamaktadır. Üniversiteden neredeyse tek beklentisi bir an önce bir diploma alıp hayata atılmak olmaktadır. Üniversiteyi bir bilim ve felsefi tartışma ortamı olarak görüp, kendini geliştirme, sosyalleşme, geleceğini şekillendirme konusunun gerek bizim tarafımızdan işlenmemesi, gerekse de öğrencilerimizin tartışma kültürlerinin yetersizliği nedeniyle bilgi ve düşünce üretme sürecine bir katkısı olmadan ve kendini entelektüel dünyaya yeterince hazırlamadan diploma alarak gitmektedirler. Çünkü üniversite beklediğimiz ölçüde kişiye farkındalık yaratma ve ufkunu açma işlevinde bulunamamaktadır.

Dil Ve Düşünme Becerisini Geliştirme
Ayrıca çok önemsediğim bir diğer konu da yazma kültürünün eksikliği ve geliştirilmesidir. Üniversiteye hazırlık niteliğinde olması gereken lise eğitimimizde dil bilgisi yanında, tarih, felsefe, sosyoloji, psikoloji gibi derslerde yeterince verilmemektedir. Üniversite öğrencisinin kendisini hayata bir bütün olarak hazırlaması ve tartışmaya daha etkili katılması için bir çok konuda donanımlı olması gerekir.

Tarihi Bilgisinin Geliştirilmesi
Üniversitede maalesef öğretemediğimiz bilim tarihi, bilim felsefesi ve uygarlık tarihi konusunda eğitime başlamadan önce öğrencilerin üniversiteye hazırlanarak gelmeleri yararlı olacaktır.
Üniversiteye gelecek öğrencilerin üniversite yaşamına bilinçli olarak başlamasının önemli olduğunu belirtmek isterim. Çok benimsediğimiz “nasıl başlarsa öyle gider” öz değişine uygun olarak gençlerin üniversiteye bilinçli ve ne istediğini bilerek başlaması önem arz etmektedir.
Özellikle öğrencilerimizin tarih bilincine önem vermesi anlamlı olacaktır. Her konuda geçmişi bilmek ve geçmişten geleceğe akış sağlamak hem bağıntılı ve bütünsel düşünme, hem de düşünsel bir derinlik sağlayacaktır.

Kendi Bakış ve Özgür Düşüncesini Oluşturma
Gençlerin hiç bir gurubun total anlamda bir izmin etkisine girmeden, yetişkin bir birey olarak kendilerini yetiştirmeleri, tüm etkilerin üstüne çıkarak özgür düşünebilmeleri hem özgüvenlerini artıracak, hem yeni ufuklar sağlayacaktır. Üniversite öğrencilerinin değişik ihtiyaçlarını karşılama konusunda kendilerine yanaşan, maddi ve manevi yardım sunan kişilerin peşine takılmak veya katılmak yerine kendi öz bilinçlerine ve değerlerine güvenerek özgür birer öğrenci olarak kendi ayaklarının üzerinde duracak davranışlar sergilemelerini, kendilerini yetiştirmelerinin kendileri için daha yaşamsal öneme sahip olduğunu düşünüyorum. Öğrencilerin içinde geleceğe yönelik kendi yaşamsal yol haritalarını bilinçli seçmeleri gerekir. Kişilikli olmayı, küçük çıkar ilişkilerine tenezzül etmemeyi, kendi ayakları üzerinde durmayı şimdiden ilke haline getirmeleri, uzun sürede kendi yararlarına olacaktır.

Kişilik Sahibi Olma
Günümüzde maalesef yaşamın zorlaşması sonucu insan ilişkilerinde ciddi zedelenmeler yaşanmaktadır. Rüzgarın estiği yöne göre hareket etmek, küçük çıkar, makam ve mevkiler için inanmadığınız süreçlere girmeniz size şeref vermez ve kişiliğinizi başından zedeler. Sağlıklı ve nitelikli olarak davranmak, durduğunuz yeri bilmek insana saygınlık kazandırır. Güç kimde ise ona göre yön almak, güç sahiplerine hizmet etmek, daha yüksek makam ve mevkilere gelmenizi sağlayabilir. Ancak insanlık tarihi gücün, kendi çıkarı için her türlü yanlışı kabul eden kişilerin hiçbir zaman özgür olmadıkları ve kendilerini o makama getiren kişilerin manevi ve maddi baskısından çıkamadıkları görülmektedir. Öğrencilerin bugünden geleceğe yön oluştururken, kişilikli olmayı ve ona göre onurlu ve başı dik olmayı öğrenmeleri, Kurtuluş Mücadelesinde görüldüğü gibi Anadolu’nun küllerinden yeni bir dünya yaratmayı göze almaları gerekir.

Planlı ve Kararlı Olma
Bugüne kadar yapmak isteyip de yoğun ders yükü nedeniyle gerçekleştiremediğiniz hobi ve beklentileriniz için üniversite iyi bir fırsat oluşturabilir. Öğrenci olarak kim olduğunuzu, kim olmak istediğinizi, toplumun sizi gelecekte nasıl bilmesini istiyorsunuz? Bunları yeni hayatınızın
başlangıcında derin derin düşünmenizde yarar bulunmaktadır. Öğrenciliğin ilk gününe başlamadan ne istediğini veya ne istemediğini iyi analiz ederek yol haritasının başlangıcında işinizi ciddiye alarak başlamanız gerekir.

Çoğumuz ailemizden, toplumdan, geleneklerimizden doğrudan aldığımız ve yorumlamamdan kucağımızda bulduğumuz değerleri, şimdi bilinçli ve objektif olarak sorgulayarak yol haritamızı içinde yaşadığınız çağa uygun olarak yeniden hazırlamamız gerekir. Bilinçli olarak çalışarak, okuyarak uğrunda emek harcayarak elde ettiğimiz bilgi ve diğer kazanımlar bizim öz değerlerimizdir.


Hobi ve Duyarlılıklarımızı Geliştirme
Gençlerin üniversitede yapmaları gereken bir diğer özenli görev de belli hobileri kazanmasıdır. Yaşamdan zevk almak yaşamı anlamlı kılmak için hobi sahibi olmak büyük zenginlik kazandıracaktır. Hepsinden önemlisi yatay boyutta gelişmek için çok değişik alanlarda okuyarak üniversite yaşamında kitap okuma alışkanlığını kazanmaları gerekir. Çeşitli sanat alanları bulunup bunlarla ilgilenmeleri gerekir. Öğrencilerin şimdiden kendilerine tam teşekküllü ve geleceklerini anlamlı kılmak ve çağa yeni bakış açısı kazandıracak şekilde kendilerini hazırlaması için kolları sıvamaları gerekir. Kendi kendinizi yeni döneme hazırlarken, başarılı olabileceğiniz alanları iyi tanımlayarak, öğrenci temsilciği, liderlik, müzik, resim ve diğer sosyal alanlarda ne tür yeteneklerinizin olduğunu bu süreci şimdiden düşünmekte fayda bulunmaktadır. Öğrenciliğin ilk aşamasında sahip olduğunuz iç enerjiyi ve becerilerinizi harekete geçirerek yeni bir yol haritası çizmeleri gerekir.

Tabii üniversitelerinde bu dinamik gençliğin dinamiklerini durdurmak değil, daha ileriye taşıyacak ortamlar hazırlaması beklenilmektedir.

Kendi Gelecek Senaryolarını Oluşturma
Sık sık insanların geçmişte savunduğu düşüncelerin ve söylemlerinin yıllar sonra karşısına çıktığı görülmektedir. Hele Devletin önemli bir mevkisine gelecekseniz, hemen geçmişiniz sorgulanır ve söylemlerinizden dolayı yargılanırsınız. İnsan gerçekten de yaşam için olgunlaşıyor, törpüleniyor, sivri söylemlerden arınıyor. Ancak temelden görüş değişikliği çok büyük bir dönüşümü gerektirir. Onun için şimdiden yol haritasını çizerken mutlaka bilinçli, ve sorumlu bir başlangıç yapmak gerekir. Bugünden atılacak yanlış adımların cezasını yine sizler çekeceksiniz. Tabii sorumlu mevkideyseniz etki ettiğiniz alandaki kişilerde sizin yanlışlarınızın kurbanı olacaklardır. Yarını bugünden doğru kurgulamak önemli. Bir kez yol haritanızı doğru kurguladığınızı düşünüyorsanız da sonuna kadar değerlerinizin arkasında durmayı da şimdiden öğrenin.

Öğrencilerin kendi vizyonların ve misyonlarını şimdiden çizmeleri bir çok yönden önemli. Ne olmak, neye sahip olmak, olmak istediği veya ulaşmak istediği geleceğini şimdiden nasıl sağlayacağını ve hangi argümanlar ile sağlayacağını şimdiden düşünmekte yarar var.

Vicdanınızı Dinleyin
Yeni sürece başlarken, kim olduğunuzun iyi analiz edilmesi önemli. Yaptığınızın insanlığa ve doğaya ne faydasının olduğunun iyi düşünülmesi gerekiyor. Gelecekte nasıl anılmak istediğiniz hayati bir sorun niteliği taşımaktadır. Ahretlik bir konu ancak, her insanın bu dünyadan ayrılırken, insanların sizin hakkınızda arkanızdan ne demesini istersiniz? İnsanların hakkınızda nasıl konuşmasını istiyorsanız bugünden ona göre davranmanız gerekir.

Bilim Adamı Olmak İsteyenler Şimdiden Çok Çalışmalıdır
Bilim adamı olmak isteyen gençlerin bugünden yabancı dil bilgisi yanında derslerini daha dikkati izlemeleri ve bilim adamı olmaya kendilerini hazırlamaları gerekir. Bilim yapmak için yalnız ders çalışmak değil, aynı zamanda iyi birer felsefeci ve sosyal bilim bilgisi ile donatılmış olmaları gerekir. Kavramları iyi bilmesi, çalıştığı konunun tarihini bilmesi iyi bir bilim adamı için zorunlu koşullardır.

Ne Yapmalı?
Üniversiteler açılana kadarki yaklaşık bir yıllık süre içinde kendilerini üniversiteye üniversite öğrencisi gibi hazırlamalı, eksiklerini gidermeli. Yukarıda belirttiğim konularda biraz düşünerek kendi kendilerine bir yol haritası çizmeli.
-Mutlaka Türkçe, İngilizce, Meslek Sözlüğü ve bir adet Felsefe Sözlüğü almaları,
-Üniversite temelde bir felsefi tartışma ortamı olduğu için liseden psikoloji, davranış bilimleri, sosyoloji, felsefe, uygarlık tarihi ve genel toplum bilimi gibi konularda bilgi ve bakış geliştirmeleri,
-Dil açısından gelişim sağlayacak bol okuma yapmaları,
-Mutlaka bir yabancı dil bilgisi gerçekleştirmek için plan ve hazırlık yapıp, bunu başarmaları,
-Bilgisayar konusunda eksiklerin giderilmesi ve iletişim ağından yararlanma yollarının geliştirilmesi,
-Bilgiye erişme ve bilgiden yararlanma konusunda kütüphanenin nasıl kullanılacağını üniversiteye gelmeden öğrenmeleri,
-Tabii temel bilimler ve kavramlarına hakim olmaları.
Tüm bunların sırrı, bol okumak, günceler tutmak, denemeler yazmaktan geçiyor. Gençler bu konularda daha ilköğretim başından itibaren çok sistemli olarak desteklenmeli ve cesaretlendirilmeli.

Özet olarak, üniversiteye yeni gelecek öğrencilerin, ülkemiz gençliği içinde seçilerek gelen en iyi öğrencileri olduklarını, toplumun geleceğini kendilerinin omuzlarında olduğu bilinci ile sorumlu davranmaları gerekir. Unutmayalım gelecekteki kendi mutlu yaşamımız ve ülkemizin aydınlık geleceği bizim bugün vereceğimiz karara bağlı. Dolayısıyla kendi yarınımızı şimdiden bilerek ve bilinç ile kurgulamamız gerekir. Bir toplumun en eğitilmiş kesiminin içinde olmak sorumluluğu bu bakımdan büyük bir sorumluluktur. Sorumluluk sahibi kişiler, ne yaptığını bilen, kişiliği gelişmiş, doygun iç zenginliği olan, küçük çıkarlara yenik düşmeyen kişiliklerdir. Toplum okumuşlardan bilgisi, görgüsü ile saygınlığı olan, çağına karşı sorumlu ve toplumu çağdaş düzeye taşıyacak nitelikler beklemektedir.
Bunu başaracağınızı düşünüyorum.


Tüm bunları söylerken de üniversite camiası olarak ne kadar ağır bir sorumluluk taşıdığımızın bilincindeyim. Sizlerin gelişeceği ortamları da bizler sağlamalıyız. Salt istemekle olmaz, gerekli koşulları da hazırlamalıyız. Dolayısıyla YÖK üst yönetimi ve rektörlüklere, her bir öğretim elemanına fikri, irfanı, vicdanı hür nesiller yetiştirilebilmesi için büyük bir yükümlülük düşmektedir. Uygun ortamları bulacağınız, bulduklarınızı ilerleteceğiniz ümidiyle öğrencilerimize tekrar başarılar dilerim


Not: Lütfen Üniversiteyi yeni kazanan gençlere okutalım

Kaynak: Prof. Dr. İbrahim ORTAŞ’a teşekkürler,

Çukurova Üniversitesi, iortas@mail.cu.edu.tr

YÖK ve Üniversite Eğitiminin Değerlendirmesi
Kuruluşunun üzerinden çeyrek asırdan fazla süreyi geçen YÖK ve Türkiye'ye getirdiklerini değerlendiren yazıyı İbrahim Ortaş hocanın güzel kaleminden aktarıyoruz.

YÖK Üniversitelilik Bilincini Ortadan Kaldırdı
Evet bugün YÖK'ün kuruluş yıldönümü. Tamamen tek elden yürütülen ve yukarıdan aşağıya hiyerarşik yapılanma ile üniversiteler işleyemez duruma gelmiştir. Üniversitelerimiz ve eğitim sistemimiz işleyemez duruma gelmekle kalmamış bir bütün olarak ülkemiz bilimsel saygınlığını eşdeğer ülkelere göre geliştirememiştir. Bugün ülkemizin sosyal yaşamı, bilimi ve üniversiteleri toptan bir çıkmazın içindeyse bunun en önemli nedeni de YÖK yasası ile birlikte gelen üniversite anlayışıdır.

YÖK' ile Birlikte Ülkemizde Bilimsel Kalite Geriledi
YÖK'ün kurulması ile birlikte aradan geçen 25 yıllık süre içinde belki ülkemiz üniversitelerinde niceliksel gelişmeler olmuştur, ancak unutmayalım bizden geride olan ülkeler bizden birkaç kat ilerlediler. Ancak ülkemiz için en ciddi sorun üniversite ve bilim kalitemiz her geçen gün düşmüştür. Yine YÖK strateji raporundan öğrendiğimize göre üniversitelerimizin ve YÖK kurumunun ve diğer orta öğretim kurumlarına ilişkin istatistiki bilgiler, başta Milli Eğitim olmak üzere ülkemiz eğitiminin ve biliminin röntgeninin hiç parlak olmadığı ve ülkemizi ileriye taşımaktan da uzak olduğu görülmektedir.

Muasır Medeniyet Seviyesini Yakalayamadık
Maalesef ülkemize yazık olmuştur. Ülkemiz insani gelişmişlik düzeyi yönünden 96 sırada, yoksulluk ve suiistimal de 70 sırada. Halen nüfusun %10'un üzerinde okuma yazma bilmiyor, ortalama okuma yazma oranı ise 3.5 yıl. Maalesef ülkemiz Mustafa Kemalin hedeflediği muasır medeniyetler seviyesine 90 yıl sonra halen ulaşamamıştır. Bu sorumluluk bizi yönetenlere aittir. YÖK'ün ve Üniversitelerin birazda ülkenin bu gerçeklerini dikkate alarak, toplumu aydınlatarak yurttaşlardan devletten taleplerde bulunmasını sağlamaları beklenilmektedir..

Üniversite Öğrencisini Çağı Yakalayacak Düzeyde Eğitemedik
Üniversiteye gelen öğrenci yalnızca ders almakta ancak eğitim aldığı maalesef söylenemez. Maalesef yine YÖK'ün raporuna göre ÖSS'yi başarmış olsa da öğrencilerin çoğunun düzeyi üniversite öğrenimine uygun değil. Devamında da biz üniversiteler gelen öğrenciye pek de bir şey katmadan mezun ederek göndermekteyiz. Mezunlarımız doğru düzgün yabancı dil bilmiyor, dilekçe yazamıyor ve kendisini ifade etmekte yetersiz kalmaktadır. Biricik amacı bilgi üretmek ve bilgiyi yaymak olan üniversiteler bilinen bilgiyi öğretmekten öteye geçememektedirler. Cahit Arf'ın ifadesi ile neredeyse "ileri lise" konumundan öteye geçemedik.

Bilimsel Üretkenlik Yönünden Üniversitelerimiz Verimsiz
Bütün birimlerde bilim ortamına yakışmayan, ilgisizlik, kadrosuzluk, verimsizlik ve doğal olarak yıldan yıla gelişen yılgınlık üniversiteleri çalışamaz konuma getirmiştir. Hepimiz yoksulluk sınırındaki maaşla, ek ders, ikili öğretim, dışarıda döner sermaye üzerinden veya piyasada iş arar duruma getirildik. Bütün enerjisini para kazanan işe ayırtan öğretim üyeleri olarak bilim yapamaz konuma getirildik. Dünyada bilimsel çalışmalar ve araştırmalar harıl harıl işlerken, öğretim üyeleri 30 saate kadar derse girmeye zorlanmaktadır. Bu koşullarda nasıl bilim yapılacak anlamakta zorlanıyorum. YÖK yasası ile birlikte ülkemizin bilimsel bilim adamı yetiştirme sistemi bir türlü bir mekanizmaya ve kriterlere bağlanamamış. Yaratılan bilim insanı profili ise bilimsel üretkenlik yönünden son derece düşük düzeyde kalmıştır.

Üniversitelerin Sorunu Yönetim Sorunudur
Türk Yükseköğretimin başta üniversiteler olmak üzere en ciddi sorunu yönetim sorunudur. Adeta bir yerel yönetici belirleme yapılanmamsına dönüşen üst yönetim belirleme sistemi üniversitelerde huzursuzluğu geliştirmiştir. Belirlenen adaylar önce YÖK kurulunda sonra da Cumhurbaşkanın ilkeleri belirlenmemiş taktirine bırakılmıştır. Üniversite üst yönetimlerinin iktidara gelmek için verdikleri paylaşımcı, liyakate dayalı atama ve terfi vaatleri, üniversiteleri demokratikleşme anlayışı ne yazık ki iktidara gelindikten sonra unutulmaktadır. Neredeyse bütün alt kademeden üst kademeye kadar ülkemizin bütün üniversite yöneticilerine karşı benzer eleştiriler gelmektedir. Ölçütleri belirlenmiş, liyakate dayalı kendi iç dinamikleri içinde özerk ve özgür üniversite anlayışına dayalı bir yönetici belirleme sistemine acil ihtiyaç bulunmaktadır.

Bilim ve Eğitim Birinci Öncelik Olmalıdır
Mutlak başta orta öğretim olmak üzere üniversite eğitim ve bilimi ulusal bir bütünlük içinde ele alınmalıdır. Ülkenin geleceğine yönelik temel araştırma stratejileri geliştirmeli. Türkiye'nin GSMH içindeki en yüksek payı eğitim ve bilime ayrılmalı ve konu Milli Güvenliğin birici maddesi olmalıdır. Bunu yapamadığımız zaman sürekli kendi içimizde çözüm üretemeyen, teröre alet edilen, dışarıdan sürekli bilgi alan bir ülke olmaktan kurtulamamayız. Çağımızın biricik tecrübesi eğitim düzeyi düşük, bilgi üretemeyen hiç bir toplumun çağı yakalaması mümkün değil ve ligden düşmektedir. Tarihin her döneminde bilime önem veren ve onun gereğini yerine getirenler ile getirmeyenlerin hikayeleri vardır. Sanırım ulus olarak bu konuyu en çok konuşanlar bizleriz. Ne yazık ki bir arpa boyu yol alamadık, günden güne de geriye gidiyoruz.

Yeni Bir Yükseköğretim Yasası Şart
Ülkemizin aydın geleceği için mutlaka yeni bir yüksek öğretim yasasına ihtiyaç bulunmaktadır. Üniversitelerimizin mutlaka bu talebi en yüksek şekilde ifade etmeleri gerekir. Bugünkü anlayışla ülkemizin bilimsel, ekonomik ve sosyal alanda atılım yapması beklenilmemelidir. Ancak atılım yapmak ve çağın gerisine düşmememiz gerekir. Bunun sorumluluğu başta üniversite yöneticilerine düşmektedir. Günden güne eriyen üniversitelerin sorumluluğu, başta kurumların başına büyük umutlar ile gelip statükoya sığınan, kurumalara dinamizm katamayan yöneticiler aittir. Ayrıca bilinci ve şuuru olan, olayları ve gelişmelileri görüp bana ne diyebilenlere aittir. Kısaca bu ülkede sorumluluğu olan ve konuya duyarsız kalan hepimize aittir. Sorun siyaset üsütü bir yaklaşımla ele alınmalıdır. Ülkemizin dinamik insan gücüne yeni dinamik ve çağdaş bir yükseköğretim modeli yakışır. Ülkemizin bunu hakkettiğini düşünüyorum.

YÖGES

|

Daha önce Yüksek Öğretime Geçiş için İngiliz Modeli önerilmişti. Bugünlerde yapılan tartışmalarda YÖK'te ilk hedefin ÖSS'yi kaldırmak olduğu konusunda fikirler oluştuğu gözleniyor. Yeni sistemin adı ise YÖGES yani Yüksek Öğretime Geçiş Sistemi.Henüz sistemin ne olduğu fazla belli olmasa da YÖGES hakkında ilk yazılanlara bakalım.YÖK"e yeni başkan atanmasıyla birlikte, Milli Eğitim Bakanlığı üniversiteye giriş sınavını değiştirmek için harekete geçti. Liselerde olgunluk sınavları yapılacak.

Ortaöğretime geçişte uygulanan sınav sistemini değiştiren Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), YÖK Başkanı"nın değişmesiyle birlikte üniversiteye giriş sistemini değiştirmek için de harekete geçti. Yükseköğretime Geçiş Sistemi (YÖGES) adı verilen yeni uygulamaya göre, üniversiteye girişte artık öğrenciler bir değil, dört sınav uygulanacak. Öğrenciler, 10, 11 ve 12"nci sınıfın sonunda, "Olgunlaşma Sınavı"na girecek. 9"uncu sınıfta ise ortak dersler alındığı için herhangi bir sınava girilmeyecek. Üç yılın sonunda da ÖSS"ye benzeyen genel bir sınavın yapılması gündemde.

Yeni sistem 2009 yılında uygulanacak. YÖK"ün yapacağı katsayı değişikliğiyle de yeni sınav sisteminde meslek lisesi öğrencilerinin önü açılmış olacak.Veli ve öğrencilerin neredeyse kabusu olan ÖSS"de, YÖK ve MEB işbirliği ile yeni bir düzenlemeye gidiliyor. Yusuf Ziya Özcan"ın YÖK Başkanlığı"na atanmasının ardından YÖK ile yakınlaşan bakanlık, üniversiteye giriş sistemini değiştirmek için harekete geçti. Bu konuda önümüzdeki günlerde daha somut çalışma yapılması beklenirken, Talim Terbiye Kurulu tarafından bir taslak plan hazırlandı.

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik"e sunulan taslak için ÖSYM"nin de görüşü alındı.Sınav sisteminde yapılması öngörülen değişiklikler şöyle:* 10, 11 ve 12"nci sınıfların sonunda, öğrencilerin yıl boyunca gördüğü beden, müzik, resim dersleri dışındaki tüm dersleri kapsayan bir sınav yapılacak. Sınavda öğrencilere, alanlarındaki ders ağırlıklarına göre sorular yöneltilecek. Meslek lisesi öğrencileri ise kendi alanlarında aldıkları derslerin ağırlıklarına göre soru ile karşılaşacak.* Yeni sistemle, tartışmalı katsayı problemi de çözülecek. 2008 yılı içinde katsayı sisteminin kaldırmasıyla, meslek lisesi öğrencileri de üniversitelerin 4 yıllık bölümlerini tercih edebilecek.*

Sınav soruları, MEB ve ÖSYM tarafından ortak olarak hazırlanacak. Olgunlaşma sınavlarından alınan puanların ortalamaları, ÖSS puanına eklenecek. Puan yüzdeleri, ÖSYM ve YÖK ile yapılacak toplantının ardından netleşecek.* Üniversiteye girişte ilk aşamada yıl sonu sınavları yüzde 25, ÖSS ise yüzde 75 oranında etkili olacak. Yıl sonu sınavlarının etki oranı zamanla artacak.* Yıl sonlarında yapılacak olgunlaşma sınavı, iki güne yayılacak. Soru sayıları, haftalık ders saatinin 6 ile çarpılmasıyla belirlenecek. Haftada 6 saat Türkçe dersi veriliyorsa, sınavda 36 Türkçe sorusu olacak.* Meslek lisesi öğrencileri, temel alan derslerini genel lise öğrencileri kadar yoğun almadığı için, bu alanlarda 30-40 arasında daha az soru ile karşılaşacak. Bu öğrenciler, kendi okudukları alanla ilgili olarak fazladan 30-40 soru çözecek.

Örneğin, iletişim bölümünde okuyan bir öğrenci, kendi alanında, imam hatip lisesi öğrencisi de yine kendi alanında soru çözecek.Bakan Çelik sınav azalacak demiştiMilli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, daha önce yaptığı açıklamada, ÖSS"nin kaldırılması ve her yıl Seviye Belirleme Sınavı (SBS) yapılarak yüksek öğrenime öğrenci alınması konusunda, "Eğer ÖSS sistemini ilköğretimde uyguladığımız SBS"ye benzetirsek, ki hükümetimizin programında bunun böyle olacağı ifade edilmektedir. O zaman "hayat eşittir 180 dakika" olmayacak. YÖK ile oturup bunları daha ayrıntılı konuşacağız" demişti.

|

ÖSS Yerine YÖGES geliyor
YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, önümüzdeki yıl üniversiteye giriş sınavının tamamen değişeceğini ve katsayı probleminin ortadan kalkacağını söyledi.

Yeni Sistem YÖGES
Yozgat Bozok Üniversitesi`ni ziyaret eden YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, meslek yüksek okullarının daha cazip hale getirileceğini belirtti.

Başkan Özcan; ABD, İngiltere, Fransa gibi ülkelerle öğrenci değişimlerinin gerçekleştirileceğini açıkladı. Her yıl üniversite sınavına girmek için 1.2 milyon kişinin müracaat ettiğini belirten Özcan, önümüzdeki yıla hazırlık olmak üzere sınav sisteminin tamamen değişeceğini açıkladı.

"KATSAYI PROBLEMİ ORTADAN KALKACAK"

Yusuf Ziya Özcan, şöyle konuştu:

"Meslek liselerinden yüksek okullara geçişleri bir sınava bağlar, katsayı problemini çözersek sorun kendiliğinden ortadan kalkar. Üniversite önümüzdeki yıl sınav sistemi tamamen değişecek. Ne alan kalacak, ne katsayı kalacak. Öğrenciler sınava girecek belli sayıda. Öğrenciler bölümlere müracaat edecek. Bölümler ilan edecek. Matematik, Biyoloji, Türkçe, 60 üzeri puan alanları kabul ediyorum diyecek üniversite. Öğrenci o bölümlere müracaat edecek. Böylece ne alan ne katsayı problemi kalacak. Böylelikle mesleki okulların önündeki sorun kendiliğinden ortadan kalkacak."

Uzaktan Eğitim Notu- YÖK'ün yeni girişimi İngiliz Modeli içindeki A Level ve IGCSE modeline çok benzemekte olup tüm dünyada uluslar arası ölçüm standardı haline gelmiştir.

Verimli Ders Çalışma

|

Verimli Ders Çalışma


Pekçok öğrenci Verimli Ders Çalışma Tekniklerinden haberdar olmadığı için zamanı iyi yönetemediğinden başarısız olmakta. Milli Prodüktivite Merkezi (MPM) öğrencilere yardımcı olmak amacıyla Verimli Ders Çalışma Rehberi hazırlamış. Verimli Ders Çalışma Rehberi hakkında bazı bilgileri aşağıda bulabilirsiniz.

Uzaktan Eğitim

Verimli Ders Çalışma Rehberi
Milli Prodüktivite Merkezi (MPM) tarafından hazırlanan ''Eğitimde etkin öğrenme ve ders çalışma yöntemlerinde verimlilik'' başlıklı broşürde, çalışma sürelerinin en az yarım saat, en fazla bir saat olarak ayarlanması, her bir saatte 10 dakika ara verilmesi tavsiye ediliyor.

Öğrenmenin gerçekleşebilmesi için en temel girdinin öğrenci fonksiyonu olduğu belirtilen broşürde, öğrencinin herhangi bir bilgi, tutum ve davranışı öğrenmesi için öncelikli olarak öğrenmeye istekli olması gerektiği anlatılıyor.

Öğrencinin başarılı olabilmesinin etkin öğrenme ile gerçekleşeceği kaydedilen broşürde, öğrencinin harcadığı çaba oranında başarı gösterememesi durumunda çalışmanın verimsiliğinden söz etmek gerektiği belirtiliyor.

Etkin öğrenme tekniklerinin eğitimde kullanılmasının öğrenciye, katılımcılık, olumlu ve amacına uygun bilgi, tutum ve davranış değişikliği, öğrenilen şeyin yaşantıda kullanımı ve sorun çözücü düşünme yeterlilikleri kazandıracağına işaret edilen broşürde, etkin öğrenme ve verimli ders çalışma konusunda şu önerilerde bulunuluyor:

''Öğrenciler öncelikli olarak kısa ve uzun dönemli hedeflerini belirlemelidir. Öğrenci ders çalışmaya başlamadan önce çalışma ortamını düzenlemelidir. Öğrenciye mümkünse ders çalışabileceği bir oda, bu sağlanmıyorsa evin içinde uygun bir köşe veya yer ayırmalı, buraya bir masa ve sandalye yerleştirilmelidir. Çok rahat ve yumuşak bir koltuk, kanepe veya yatak üzerinde uzanarak, yatarak çalışma, öğrencinin ağırlaşmasına neden olabilir. Çalışma masasının karşısına veya öğrencinin göz hizasına gelecek şekilde, dikkati dağıtıcı, hareketli veya sabit materyal yerleştirilmemelidir. Çalışma ortamı gürültüden, müzik veya TV sesinden arındırılmalıdır.''

DERS ÇALIŞIRKEN ELMA TÜKETMEK FAYDALI

Çalışma ortamının sık sık havalandırılması gerektiği vurgulanan broşürde, şu bilgilere yer veriliyor:

''Öğrenci dikkatinin dağıldığını ya da hayaller kurma eğilimine girdiği anda odayı havalandırmalı, basit egzersizler yaparak dikkatini yeniden toplamalıdır. Çalışma ortamında ışığın konumuna veya ısıya dikkat edilmelidir. Öğrencinin kullandığı ışığın görmeyi engelleyecek veya gözlere zarar verebilecek düzeyde olmamasına dikkat edilmelidir. Öğrenci ders çalışma öncesinde hafif gıdalar almalıdır. Aşırı tokluk veya açlık ders çalışmayı engelleyen önemli etmenlerdir. Bunun yanında ders esnasında aşırı olmamak kaydıyla şekerleme veya elma yemek faydalı olacaktır. Uyku düzeni de önemli bir etmendir. Çünkü dinlenmiş bir zihne alınan bilgiler kalıcı olacaktır. Düzenli bir uyku ile unutma oranı düşecektir.''

AYNI GÜN TEKRAR FAYDALI

Ders çalışmaya öncelikle o gün okulda öğrenilen konuların gözden geçirilerek başlanması gerekiliğine işaret edilen broşürde, yapılması gerekenlerden bazıları ise şöyle sıralanıyor:

''Çalışma süresi en az yarım saat, en fazla bir saat olarak ayarlanmalı, her bir saatte yaklaşık on dakika ara verilmelidir. Bu aralarda başka bir dersin ön hazırlığı yapılabilir. Öğrenci çalışma ve dinlenme zamanını planlamalı, belli bir disiplin içerisinde çalışmalıdır. Başarısız olunan ders ve konuların, yazılı ve sözlü sınav sorularının yeniden incelenip değerlendirilmesi ve doğru cevapların öğrenildiğinden emin olunması etkin öğrenmeye yardımcı olacaktır. Bir konu sadece bir kitaptan değil başka kaynaklardan yararlanarak da tekrar edilmelidir. Unutma, en fazla, tekrar yapılmadan geçen ilk 24 saat içinde gerçekleşmektedir. Bu nedenle, dersler ve özellikle yeterince anlaşılmamış konular bu süre içinde tekrar edilmeli ve akılda kalıcı, günlük yaşantıya uyarlanabilen ilişkilendirmelerden yararlanılmalıdır.''

2010 ÖSS'de Yazılı Sınav Dönemi
Belki de ÖSS tarihinde bir ilk gerçekleşecek. 2010 yılında tekrar 2 aşamalı olan ÖSS sisteminin ikinci aşamasında bazı sınavlar yazılı olacak. Aşağıda haberin ayrıntıları.

2010 ÖSS'de yazılı cevap dönemiÖSYM'nin YÖK'e önerdiği sistemde, üniversiteye sınavının 2010'dan sonraki yıllarda adayların tüm test alanlarından, ''yazılı'' cevaplamaları gereken ''açık uçlu'' sorular da yöneltilmesi öngörülüyor.

Yarımağan, AA muhabirinin sorusu üzerine, geçen hafta gerçekleştirilen YÖK Genel Kurulu toplantısında, ''2010 yılı ve sonrası için büyük ölçüde kendi önerilerinin yer aldığı sistemi anlattığını'' kaydetti.

Önerdiği modelin, Yükseköğretim Strateji Raporu'ndaki önerilerin ''biraz daha üzerinde çalışılmış hali'' olduğunu belirten Yarımağan, üniversiteye giriş sınavında 2010 yılından itibaren iki aşamaya geçilmesini öngördüğünü bildirdi.

Temel nitelikteki ilk aşamanın başarılması halinde ikinci aşamaya geçileceğini ve ikinci aşamanın cumartesi-pazar günleri olmak üzere iki haftada toplam dört oturumda tamamlanacağını anlatan Yarımağan, adayların bu oturumlarda Matematik, Edebiyat, Fen ve Sosyal test alanlarından soruları yanıtlayacaklarını ifade etti. Yarımağan, ''Bu oturumlarda yapılacak sınavlar, bizim bugün yaptığımız ÖSS'nin ikinci kısmındaki testlerin, örneğin Matematik-2 testinin daha geniş bir biçimi olacak. Yani 30 soru sorduğumuz Matematik-2 testi, bir oturumda yapılacak ve tabii ki hem verilecek süre artacak hem de soru sayısı. Örneğin, 100 veya 120 ya da 150 soru yöneltelim diye düşünüyoruz'' dedi.

-2010 ÖSS SINAVINDA ''YAZILI'' CEVAP DÖNEMİ-

Yarımağan'ın önerisinin YÖK tarafından kabul edilmesi halinde, 2010 yılında başlayacak iki aşamalı yeni sınavda, bir süre sonra, adayların ''yazılı'' cevaplamaları gereken ''açık uçlu'' sorular da yöneltilmeye başlanacak.

Yarımağan, konuya ilişkin ''Daha ileriki aşamada, soruların bir kısmı açık uçlu olacak. Açık uçlu sorular bölümünde, adaylara küçük küçük sorular yöneltiyorsunuz ve aday, cevabını yazıyor. Makineyle değil, insan eliyle değerlendiriyorsunuz'' diye konuştu.

Hangi test alanlarından açık uçlu sorular yöneltileceği sorusuna Yarımağan, ''Tüm derslerden olacak. Yani bütün sınav test biçiminde olmayacak, bazı sorular açık uçlu olacak'' karşılığını verdi. Yarımağan, şöyle devam etti:

''Çünkü, test sınavları eğitimi olumsuz etkiliyor, öğrencilerin belli yetenekleri gelişmiyor. Bütün sınavları test yaparsanız, öğrenci belirli düşünce kalıpları arasında kalıyor, sentez yetenekleri gelişmiyor. Bütün dünya bunu yapıyor. Bizim de yavaş yavaş o yöne gitmemiz lazım. Tabii bu 'yazılı cevap' kısmı işin daha sonraki aşaması.''

Açık uçlu sorulara verilecek yanıtların nasıl değerlendirileceğinin sorulması üzerine Yarımağan, şunları kaydetti:

''Öyle çok uzun cevap gerektiren sorular sorulmuyor. Küçük küçük sorulardan oluşuyor. Test sorusu gibi fakat altında şıklar yok. Sonucu aday bulacak. Bu durumda öğrencinin kağıdını, adını gizleyerek, bilgisayar ortamına aktarıyorsunuz. Birkaç yüz hocayla da anlaşma yapıyorsunuz. Her adayın sorusunu iki hocaya veriyorsunuz, değerlendirme talimatı doğrultusunda, onlar değerlendiriyorlar.''

Yarımağan, iki aşamalı sınav sisteminde, yabancı dil sınavının ayrı bir oturumda yapılacağını söyledi.

-ÖSS 2009'DAKİ DEĞİŞİKLİKLER-

Öte yandan, ÖSS'de 2009 yılında yapılması düşünülen değişiklerin, ağırlıklı ortaöğretim başarı puanının hesaplanmasında okulun başarısının etkisinin azaltılması, adayların mezun oldukları bölümlerle ilgili ya da ilgili olmayan alanlar arasındaki katsayı farkının daraltılması yönünde olduğu öğrenildi.

Mevcut uygulamada, adayların üniversiteye yerleştirme puanları hesaplanırken, okulun ÖSS'deki başarısı da göz önünde bulunduruluyor ve bu durum 'ağırlıklı ortaöğretim başarı puanı' olarak isimlendiriliyor. Şu andaki sistemde, yerleştirme puanları hesaplanırken, okulun başarısı yüzde 21, sınavdaki başarı da yüzde 79 oranında etkili oluyor.

YÖK Genel Kurulu, 2009-ÖSS ve daha sonraki yıllarda geçerli olacak modeli, 29 Ocak 2009'da yeniden görüşecek

2009 ÖSYM Sınav Takvimi

|

2009 yılı içerisinde ÖSYM'nin yapacağı 5 Şubat'ta başlayacak ve 5 Aralık'a kadar sürecek olan toplam 18 sınav ve tarihleri:

* THK yabancı dil sınavı: 5 Şubat
* Yurt dışı yükseköğretim diplomaları denkliği: 15 Mart
* Üniversitelerarası kurul yabancı dil sınavı: 22 Mart
* Tıpta uzmanlık eğitimi giriş sınavı: 11 Nisan
* Yabancı uyruklu öğrenci sınavı: 12 Nisan
* Jandarma astsubay temel kursu giriş sınavı: 2 Mayıs
* Kamu personeli yabancı dil bilgisi: 3 Mayıs
* Akademik personel ve lisansüstü eğitimi: 10 Mayıs
* Yurt dışı yükseköğretim diplomaları denkliği: 17 Mayıs
* Tıpta yan dal uzmanlık eğitimi: 24 Mayıs
* Öğrenci Seçme Sınavı: 14 Haziran
* ÖSYS yabancı dil sınavı: 21 Haziran
* Kamu personel seçme sınavı (A grubu ve öğretmenlik): 26 Haziran
* Dikey geçiş sınavı: 12 Temmuz
* Tıpta uzmanlık eğitimi: 12 Eylül
* Üniversitelerarası kurul yabancı dil sınavı: 4 Ekim
* Akademik personel ve lisansüstü eğitimi: 15 Kasım
* Adalet Bakanlığı sınavları: 5 Aralık

2010 ÖSS

|

2010 ÖSS sınavında öğrencileri büyük değişiklikler bekliyor. Sevgili öğrenciler ya bu sene 2009 ÖSS'de Üniversiteye girmeye bakın ya da 2010 ÖSS'de değişikliklere hazırlıklı olun. 2009 ÖSS Soruları ve 2010 ÖSS Soruları linkinden 2009 ve 2010 ÖSS Soruları karşılaştırmasına bakabilirsiniz.ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan, 2010'da değişecek ÖSS'de düşünülen çift sınavlı sistemi anlattı. Yeni ÖSS sisteminde öğrenci istemediği bölüme girmeyecek.Bu yılki ÖSS için küçük değişiklikler yapılacak. Alan-alan dışı arasındaki puan farkı düşürülecek. Katsayı engeli küçük düzenlemelerle biraz daha azaltılacak.ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan,2010 ÖSS'de düşünülen çift sınavlı sistemde öğrencilerin üniversite seçimini daha sağlıklı yapacağını belirterek, "Yeni getirilecek olan sistem çok sorulu ve çok puanlı bir sistem olacak. Öğrenci ilgi duyduğu ve başarılı olduğu alana yönelecek. En önemlisi öğrenci istemediği bir bölüme girmeyecek" dedi. Yarımağan, eski sistemde öğrencilerin çok sağlıklı seçilemediğini kaydederken tıp fakültesi öğrencisinin 8 biyoloji sorusuna karşılık 10 kimya sorusuyla seçilmesini örnek gösterdi. Yeni sistemde ise üniversitelerin hangi puan türünden öğrenci alacağını bileceğini, iki aşamalı ve 5 oturumlu yapılacak sınavda öğrencilerin de istediği ve başarılı olduğu bölümlere gireceğini bildirdi. "En önemlisi öğrenci istemediği bir bölüme girmeyecek. Böylece, her yıl binlerce öğrencinin bölüm değiştirmek için yeniden ÖSS'ye girmesi önlenecek" diyen ÖSYM Başkanı Yarımağan, yeni sistemin ana hatlarını şöyle açıkladı:* Nisandaki ilk sınavda başarılı olanlar ikinciye girecek. İlk sınavda matematik, fen ve edebiyat gibi dersler sorulacak, öğrencinin bilgisi ölçülecek. Okudukları dersleri kapsayacak soruların şekilleri değiştirilmeyecek. İkinci kısım da matematik, fen, edebiyat, sosyalden dört oturum olacak. Bu oturumların her birine bir gün ayrılacak. Dört günde tamamlanacak oturumların tarihi haziran ayının son iki hafta sonu olacak. Yabancı dil sınavı için ise altıncı bir oturum yapılacak.* Öğrenci hangi sınava gireceğine kendisi karar verecek. Edebiyattan mezun olup matematik sınavına girenin sınavda başarılı olması zor olsa da bu konuda herhangi bir kısıtlama olmayacak. Bütün oturumlara girebilecek. Bu sistemde de ortaöğretim başarı puanının sınav puanlarına belli bir şekilde eklenmesi söz konusu olabilecek.* Her fakültenin kendi öğrenci profilini belirlemesi sağlanacak. Bir fakülte biyoloji, bir başkası kimya puanına ağırlık verecek. Böylece, üniversitelerin ağırlıklı ve başarılı alanları ortaya çıkacak.

Neden Uzaktan Eğitim?Neden Uzaktan Eğitim diye kısaca sorduklarında verilebilecek cevap ne olabilir? Aşağıda kısaca özetlemeye çalışıldı. Bu konuda İngilizce pekçok makale bulabilirsiniz. Why Elearning şeklinde arama yapabilirsiniz. Türkiye'de oldukça az sayıda kaynak var. Bu yüzden aşağıda kısa bir özet yapılmaya çalışıldı. Fazlası eklenebilir.Neden Uzaktan Eğitim?
Uzaktan eğitim özgürlük, esneklik ve klasik öğrenme yöntemlerinden ve paradigmasından kurtulmak için gerekli güçtür.
Uzaktan Eğitim fiziksel dershane ortamına mekana ihtiyaç duymaz.
Uzaktan Eğitim mekandan sıyrılmanın da anahtarıdır. Dünyanın her yerinden her yerindeki eğitime uzaktan erişebilirsiniz.
Erişim, uzaktan eğitimin en büyük gücüdür.
İnternet üzerinden dersler öğrenciye kişisel ve toplu ortamda etkin şekilde ulaştırılabilir.
Dersleri ve ödevleri ulaştırma masrafı internet bağlantı ücretiniz kadardır.
Herhangi bir zamanda ve herhangi bir yerde birbirine ulaşabilme imkanı mevcuttur.
Sonuç daha kişisel ve öğrencinin ihtiyacına özeldir. Hedef temelli eğitimin temel niteliklerinden olan öğrenci odaklılığı uzaktan eğitimin temel esasıdır.
Uzaktan Eğitim öğrenci odaklı öğrenimdir. Öğretmen bir rehber ve kolaylaştırıcı kimliğindedir.
Bazı dersler animasyon ve değişik çoklu ortam (multimedya) araçlarıyla normal eğitimden daha verimli olabilir.
Eğitmene istediğiniz zaman erişebilirsiniz (7 gün 24 saat 7/24 prensibi)
Toplam eğitim masraflarınızı büyük miktarda düşürebilirsiniz.
Kendi kendine öğrenmeyi tetikler. Öğrenciye sorumluluk yükleyerek yaşam boyu öğrenebilen birey olmasına yardım eder.
Küçük işletmeler için ideal çözümler sunar
İşletmelerde eğitim maliyetlerini büyük rakamlarda düşürürler ve standart sağlarlar.
Online dersler asenkron veya senkron şekilde olabilir.

YÖK'ten yerinde ve sevindirici karar. Yeni YÖK Başkanının vizyonu sayesinde YÖK, Türkiye için devrim niteliğinde ama uluslar arası yüksek öğretim alanında zaten olması gereken bir karara imza attı. Uzaktan Eğitime Denklik konusunda kriterler belirlenerek esasa bağlandı. Bu karara göre, kriterlere uygun olarak dışarıdaki bir Uzaktan Eğitim kurumundan mezun olan adaylara denklik yolu açıldı.
YÖK yurtdışında bulunan ve uzaktan eğitim veren okullara getirilen denklik yasağını kaldırdı. Özcan, Akşam'a yaptığı açıklamada 'Harvard'da bile uzaktan eğitim alanı kabul etmiyorsunuz. Böyle şey olmaz' dedi.Yükseköğretim Kurulu'ndan (YÖK) yurt dışındaki uzaktan eğitim veren okullara devam eden öğrencilere sevindirici haber geldi.YÖK, geçtiğimiz aylarda yaptığı yönetmelik değişikliği ile yurtdışındaki üniversitelerde uzaktan eğitim alan öğrencilere 'uygun şartları sağlamaları' halinde denklik verecek. Başta ABD, İngiltere olmak üzere aralarında Malezya'nın da bulunduğu çeşitli ülkelerdeki üniversitelerde uzaktan lisans ve yüksek lisans eğitimi alan öğrenciler, Türkiye'de denklik alamıyordu. Yurtdışındaki üniversiteler, çeşitli nedenlerle bulunduğu yerden ayrılamayan öğrenciler tarafından yoğun talep görüyordu. YÖK, uzaktan eğitim kurumlarının faaliyet gösterdiği ülkedeki yetkili kuruluşlar ve YÖK tarafından tanınan bir akreditasyon kuruluşu tarafından akredite edilmesi şartını da getirdi.'BU DEĞİŞİKLİK BİR DEVRİMDİR'Konuyla ilgili AKŞAM'a bilgi veren YÖK Başkanı Prof. Yusuf Ziya Özcan, internet üzerinden yurt- dışındaki ciddi üniversitelerden diploma alındığını ancak bunların bugüne kadar tanınmadığını ifade ederek, 'İngiltere'deki, ABD'deki çok iyi üniversitelerden mezun olanlar var. Harvard'da bile uzaktan eğitim alanı kabul etmiyorsunuz, bu çağda böyle şey olmaz' dedi. Özcan, 'ABD'de öğrencilerin yüzde 35'i uzaktan eğitim alıyor. Bu önemli bir sektör haline geldi. Bizim bu yaptığımız değişiklik bir devrimdir. Yıllardır 'biz bunlara güvenmiyoruz' deniliyordu. Teknoloji çağında, internetin bu kadar yaygın olduğu günümüzde böyle bir şey deme imkanımız yok. Çağdaş tutumlar benimsemeliyiz. Şimdi denetlemek de kolay' diye konuştu.DERS TAMAMLAMA İMKANIKARAR sayesinde Türk üniversitelerinde okuyan ancak bazı dersleri eksik kalan öğrenciler de bu dersleri uzaktan eğitim ile tamamlayabilecek. Üniversitelerin uzaktan eğitim kurumları ile yapacakları anlaşmalar ile daha kısa sürede ders tamamlama imkanı doğacak. Uzaktan eğitim kurumlarında bölümlerine göre 2 bin dolar ila 15 bin dolar arasında değişen ücretlerle okumak mümkün.

NE ZAMAN YETİŞKİN OLACAĞIM?

Gençlikten yetişkinliğe geçişin ölçütü ekonomik ve duygusal bağımsızlığın kazanılmasıdır. Ekonomik bağımsızlığı bir meslek alanına yönelip, o mesleğin eğitimini alıp bir işe yerleşmeyle elde edilirken; duygusal bağımsızlık ise anne-babaya bağımlılığın bittiği bir eş seçiminin gerçekleştiği döneme kadar sürer. Daha basit bir anlatımla eş ve iş yaşantısına girmiş bir genç için yetişkinlik başlamış demektir.

MESLEK İLE İŞ ARASINDAKİ FARK NEDİR?

Ülkemizde iş ile meslek birbirine karıştırılmaktadır. Meslek (career) iş (Job) birbirinden farklı kavramlardır. Bacanlı'nın yaptığı tanıma göre "meslek" , bir kimsenin hayatını kazanmak için yaptığı, kuralları toplumca belirlenmiş ve belli bir eğitimle kazanılan sistemli etkinlikler bütünüdür. Meslek , belli bir tür alanda etkinlikte bulunabilme gücüdür” (1996). İş ise ; belli bir işyerinde sürdürülen benzer etkinlikler grubudur. Bacanlı ya göre bir kimsenin mesleği olabilir, ama işi olmayabilir. Bir işin olması da bireyin mesleği olduğu anlamına gelmez. Günümüz dünyasında önemli olan bireyin meslek sahibi olmasıdır. Geleceğin dünyası meslek sahibi olan insanlarca belirlenecektir. O yüzden bir iş sahibi olmanız önemlidir ancak meslek sahibi olmanız daha da önemlidir.

MESLEK SEÇİMİ NASIL OLUR ?


Bazı meslek psikologları, meslek seçiminin tek ve kesin bir karardan çok, süreç içerisinde oluştuğunu ifade etmişlerdir. Bu süreci bireyin bilinçdışı gereksinmelerinden, yaşamdan beklentilerine kadar bir çok etken belirleyecektir. Bu nedenle kendinizi tanımanız ve size açık meslekler ile yaşam koşullarının farkında olmanız gerekir. Ülkemizde okul rehberlik servisleri, öğrencilerin özelliklerini belirleyen çeşitli araçlar kullanırlar. Bu test ve tekniklerin sizinle ilgili verileri ile, kendi yaşantınızı karşılaştırmanız ve gerçekçi bir benlik tasarımına ulaşmanız gerekmektedir. Kendiniz ve ülkemizin size sunduğu olanakları bilmeniz meslek seçiminde hangi yolda yürüyeceğinizi gösterecektir. Bireyin kendi gerçekleri ile ülkenin ona sunduğu gerçekler bir biçimde uyuşması gerekir. Yoksa ileride hiçte istenmeyen durumlarla karşılaşılabilir.

Kendi kendinize (ben kimim diye) sorduğunuzda, verebileceğiniz yanıtları ( örneğin: ben öğrenciyim, ben matematikten başarılıyım, ben insanlara yardım etmeyi seviyorum, ben diğer insanlarla birlikte çalışmayı seviyorum veya ben açık alanda çalışmayı isterim gibi) gözden geçirdiğinizde kendi benliğinizin farkına varmaya başlarsınız. Meslek seçiminde önemli olan kendinizle ilgili bu bilgiler ile ülkenin koşulları arasında bağ kurabilmektir. Kendinizi tanımadan gerçek dışı hedefler kurgulamaya başladığınızda sizi hayal kırıklıkları bekleyecektir. Sayısal derslerde yeteneği düşük birisinin "doktor" olma hayali veya bedensel avantajları olmayan birisinin "subay" olma amaçları hedefine ulaşmayacaktır. Ülkenin veya çevrenin olanakları derken size açık olan meslek alanları ile olanaklardan söz ediyoruz. Örneğin, bu gün ülkemizde sınırlı sayıda öğrencinin yüksek öğretim imkanına sahip olduğunu hepimiz biliyoruz. Üniversite sınavını kazanma şansı olmayan bir kişinin, yüksek öğrenim gerektiren ve ciddi bir puanla kazanılabilen bir programı (mesleği) tercih etmesi gerçekçi bir durum değildir. Ben neyi yaparsam mutlu, başarılı olurum ve bunu yapabilecek olanaklarım var mı?

Genel lise de okuyan bir öğrencinin bir mesleğe yönelebilmesi için başlangıç belki de, meslek alanının belirlenmesidir. Meslek alanı, Bacanlı'ya göre, benzer etkinlikleri içeren mesleklerin oluşturduğu grup olarak nitelendirilmektedir. Örneğin, hemşirelik ve doktorluk aynı alandan mesleklerdir (1996). Gündüz öğrenimi yapan genel liselerde, öğrenci ikinci sınıfta bir alana yönelir. Bu alan aslında bir meslek alanının karşılığıdır. Örneğin Fen Bilimleri Alanını tercih eden bir öğrencinin meslek alanı : mühendislik ve fen bilimlerini kapsayan meslek alanıdır. Lise 2. sınıfta Sanat Alanını tercih eden bir öğrencinin meslek alanı da sanat dünyasıyla ilgili olacaktır. Eğer bir öğrenci tesadüflere dayalı bir alan seçmişse meslek seçiminin de sağlıklı olması tesadüfe bağlı olacaktır.

MESLEK SEÇİMİ VE LİSE 2 DE ALANA YÖNELME :

Yönetmeliğin bazı esasları anlatılırken değinileceği gibi öğrencinin 10 sınıfta bir alana yönelirken ; okul müdür yardımcısının, sınıf öğretmeninin, rehber öğretmenin ve velinin görüşü alınmaktadır (Alanın belirlenmesi demek daha önce de belirtildiği gibi aynı zamanda öğrencinin meslek alnının da belirlenmesi demektir). Okul personeli sizin bir alana yönelebilmeniz için uygulamada daha çok başarı durumunuza bakacaktır. Sınıf öğretmeni ile rehberlik servisi elemanı eğer sağlıklı bir yöntem takip etmişlerse belki uygun bir alana yönelmeniz için önlem almışlardır.

Benim mesleğim ne olacak?
Nasıl karar vereceğim?
Hangi alana yönelebilirim?
Bu ve buna benzer sizinde kafanızda dolaşan bir çok soru veya sorun vardır. Bütün bu sorunları aşabilmenin başlangıcında “Bir mesleki tercihi billurlaştırma” vardır. Super (1963) a göre 14-18 yaş arasındaki öğrenciler, mesleki gelişimin Araştırma evresinin Deneme Basamağındadırlar. Bacanlı nın (1996) belirttiğine göre Deneme Basamağında üstlenilmesi gereken mesleki gelişim görevi “Bir Mesleki Tercihi Billurlaştırma”dır. Meslek kuramcılarınca lise çağı bir anlamda mesleki tercihlerin kesinleşmesi ve eyleme dönüştürülmesi için bir hazırlık ve araştırma dönemi olarak nitelendirilmiştir. Lise çağında birey hem kendi yeteneklerini, ilgilerini, kişilik özelliklerini ve beden özelliklerini tanıyacak, hem de tanıdığı ve farkına vardığı özelliklerine uygun bir alanı (İleride genel liselerde olan alanlar açıklanacaktır) ve mesleği belirleyecektir.

Sizin için önemli olan yönelmeyi düşündüğünüz mesleğe en uygun alan belirlemektir. Yeni ÖSS sisteminde her aday mezun olduğu alanla ilgili yüksek öğretim programlarını tercih ettiğinde avantajlı durumdadır. Askeri Yüksek Okullar gibi özel konumu olan yerlere gitmeyi düşünüyorsanız alan seçiminde daha da dikkatli olmanız gerekecektir. Lise 2 de ki alanlardan birisine yönelirken yönetmeliklerde belirtilen kuralların yanında :

Lise sonrası hedeflerime uygun mu?
Benim meslek alanıma uygun mu?
İlgi ve yeteneklerimi ölçen bir envanter uygulandı mı? Bu envanter sonuçları ile seçeceğim alan uyuşuyor mu?
Seçeceğim alanda başarılı olabilecek miyim?
Okul yöneticileri, öğretmenler ve anne babamla benim kararlarım uyuşuyor mu? Uyuşmuyorsa, farklı düşündüğümüz konular neler?
Yukarıda belirtilen soruların yanıtlarından eminseniz uygun alanı bulmuşsunuz demektir. Seçtiğiniz alanla ilgili kararınızın ne kadar önemli olduğunu üniversite sınavına girerken daha çok hissedeceksiniz. Eğer bir mesleğe karar vermiş iseniz uygun alanı bulmak hiçte zor değildir. Ancak bir meslek seçimi yapmamışsanız yada kararsızsanız seçeceğiniz alan yaşamınızla, yetenek ve ilgilerinizle, başarı durumunuzla çelişmemelidir. Bir meslek alanı belirleyebilmişseniz de alan seçiminizde yanılmazsınız. Ancak kendiniz hakkında gerçekçi bilgileriniz ve gelecekle ilgili ciddi planlarınız yoksa seçeceğiniz alan ileri de pişman olmanıza neden olabilir.

10 . sınıfta öğrencinin bir alana yönelmesi salt başarı durumuyla ilgili olmadığı aslında onun meslek seçimiyle ilgili olduğunu anlamak gerekir. Bazılarımızın yorumladığı gibi “çalışkanların Fen Bilimlerine , tembellerin Sosyal Bilimlere “ yöneldiği biçiminde olmaması gerekir. Başkalarının inançları ve önyargıları değil kendinizin ilgi ve yeteneklerinize ve mesleki olgunluk düzeyinize uygun olması gerekmektedir. Bir alana yönelmede ölçüt öğrencinin kendisi olmalıdır. Anne ve baba için önemli olan, toplumca “kariyeri “ yüksek olduğu belirtilen bir meslekten çok; kendinizi gerçekleştirebileceğiniz, mutlu ve başarılı olabileceğiniz bir mesleğinizin olması önemlidir. Sıradan ve işini sevmeyen bir “doktor” olacağınıza; aranan, işini iyi yapan ve başarılı bir “tezgahtar” olmak çok daha iyidir.

MESLEKÎ OLGUNLUK :

Yukarıda sözü edilen bireyin kendisini tanıması, gizilgüçlerinin farkında olması bir mesleği tercih edebilmek için yeterli değildir. Bireyin Mesleki Olgunluk Düzeyinin de yüksek olması gerekmektedir. Okul rehberlik servisleri öğrencilerin mesleki olgunluk düzeylerini yükseltmek için bir dizi çalışma yaparlar. Belli bir olgunluk düzeyine ulaşmayan bireyin meslek tercihi yapması pek de sağlıklı sonuçlar doğurmayacaktır.

Mesleki olgunluğun yeteneklerle; ilgilerini geliştirme ve ilgileriyle yeteneklerini ortaya koyma olanaklarıyla; ayrıca bu olanaklardan yararlanmayla ilişkili olduğu Super ve Bohn (1973) tarafından belirtilmiştir. Kendi mesleki olgunluk düzeyinizi geliştirmede yeteneklerinizi ve ilgilerinizi ortaya koymak için fırsat yaratmak durumundasınız. Örneğin yaz tatilinde çalışmak ; çalışmak için olanak yaratmak gibi. Burada önemli olan ilgilerin ve yeteneklerin tek başına keşfi değil, keşfedilmiş ilgi ve yeteneklerin bir biçimde ifade edilmesidir (ortaya konulmasıdır). Nerede başarılı ve mutlu nerede başarısız ve tatmin edici olmadığınızı görmeniz mesleki olgunluğunuz açısından gereklidir.

MESLEK SEÇİMİNDE SORUMLULUK KİMİN?

Mesleğin seçilmesi sorumluluğu size aittir. Bu sorumluluğu başkaları üzerine almamalıdır. Başkalarından yardım alınabilir; uzmanların, öğretmenlerin, anne ve babanızın görüşleri de önemlidir. Ancak seçimin olumlu ve olumsuz sonuçlarından en fazla kendinizin etkileneceğini unutmamak gerekir.

MESLEĞE YÖNLENDİRME :

Bir mesleğe yönlendirmeden söz ediliyorsa, iki yöntemden birisi tercih edilerek yapılıyordur. Yönlendirmenin bir biçimi olan yöneltme de biz yetişkinlerin çocuk için neyin iyi olduğunu karar verip, bir mesleğe yönlendirmemizdir. Kuşkusuz çok da iyi niyetle yapılan bir mesleğe yöneltme çocuğu dıştan kontrole alıştırdığından günümüzde önerilmemektedir. Yönelme ise meslek seçimi sorumluluğunu çocuğa bırakarak onun kendi geleceği için çaba sarf etmesini ve uygun olanı keşfetmesini öneren yaklaşımdır.

YÖNLENDİRME

YÖNELME YÖNELTME

1. Meslek seçimi sorumluluğu çocuğa aittir.
1. Meslek seçimi sorumluluğu anne-baba veya eğiticilere aittir.

2. İçten kontrolü geliştirir.
2. Dıştan kontrole bağımlılığı artırır.

3. Sorumluluk duygusunu geliştirir.
3. Sorumluluk duygusundan çok bağımlılık duygusunu geliştirir.

4. Herkesin rolü belirlidir, çatışmadan çok işbirliğine dayalıdır.
4. Anne-Baba belirler, çocuktan uyması beklenir. İşbirliği olmadığından çatışmalar çıkar.


Bir mesleğe yönelebilirsiniz yada başkalarının yönlendirmesine bağımlı kalabilirsiniz. Eğer kendi geleceğinize sahip çıkmak istiyor iseniz bir mesleğe yönelmeyi tercih etmeniz gerekiyor. Bu sizin uygun mesleği bulmanıza yardım edecek bir süreç olduğu gibi kendi sorunlarınız ve geleceğinize sahiplenmenizi de sağlayacaktır.

Doğal olarak, anne ve babalarınız, öğretmenleriniz ve arkadaşlarınız kendi bilgi ve deneyimlerini size aktarmaya çalışacaklardır. Onların deneyimlerinden faydalanmak gerekir ama uygun olanı keşfetmek sizin sorumluluğunuzdadır.

Süratli gelişimlerin olduğu çağımızda birey için önemli olan proje sahibi olmasıdır. Benim ilerisi için ne tür projelerim var ?, ileriyi ne ölçüde görebiliyorum? Külahlıoğlu nun (1997) belirttiğine göre; gençler, ilk yaşlarından itibaren proje geliştirme çabalarına sokuldukları ölçüde, yaşamlarının her aşamasında bilinçli bir uyum çabasına ve bilgi arayışına girme becerisi kazanacak; rollerini, sorumluluklarını ayırdetmeyi, yönlerini çizmeyi bileceklerdir. Yine aynı yazarın belirttiği gibi genç, projesini kendisi geliştirmelidir. Bu konuda okullarda görevli uzmanların bir dizi çalışma yürüttüklerini biliyoruz. Ancak gerek aileler, gerekse uzmanlar , gençle olan iletişimlerinde kullanacakları yöntem ona destek olma ve kendi yaşamını sorgulaması için fırsatlar yaratma biçiminde olmalıdır.

Kendinizi gözleyip, zaman içinde değişen ilgileriniz ve zevkleriz olsa bile güçlü yönlerinizi ve seçimlerinizi ortaya koyabilmelisiniz.